Sorunun cevabı, "evet, hem de birkaç kez". Gelin bu değişikliklerin tarihine bir bakalım:
1960 darbesinden sonra hazırlanıp 1961'de referandumla kabul edilen Anayasa, pek çok konuda özgürlük ve özerklik getiriyordu. Ancak, 1980 darbesinden sonra farklı farklı sebepler öne sürülerek öncelikle 12 Eylül günü askıya alındı. Sonrasında ise yenisinin hazırlanmasına başlandı. 7 Kasım 1982 günü halk oylamasına sunulan yeni anayasa, %91,4 oyla kabul edildi. Kabul ediliş tarihinden dolayı bu anayasa "1982 Anayasası" olarak anılmaktadır.
Geçici devlet başkanı Kenan Evren, 1982 Anayasası'nın kabulü ile cumhurbaşkanı oldu. Arkasından yeni partiler kurulmasına izin verildi, askeri yönetim çekildi ve 6 Kasım 1983 günü milletvekili seçimleri yapıldı. 1983 seçimlerinde ANAP, tek başına iktidar oldu.
1983 seçimlerinden sonra Anayasa'da yapılan değişiklikler şöyleydi:
1988 yılında yapılması gereken seçimler, geriye çekildi ve 29 Kasım 1987'de yapıldı. 1987 seçimlerini yine ANAP kazandı ve parti, tek başına iktidar olmayı sürdürdü.
1987 seçimlerinin ardından anayasada değişiklik yapılmadı.
Kenan Evren, cumhurbaşkanlığındaki görev süresini 1989'da tamamladı. O yıl TBMM'de yapılan seçimler neticesinde başbakan Turgut Özal, cumhurbaşkanı oldu. Arkasından siyasi olarak çalkantılı süreçler yaşandı ve 1992'de yapılması gereken seçimler, 20 Ekim 1991'de yapıldı.
1991 seçimleri neticesinde hiçbir parti tek başına iktidar olamadı ve seçimin galibi Doğru Yol Partisi, Sosyaldemokrat Halkçı Parti ile koalisyon hükumeti kurdu.
1991 seçimleri sonrasında anayasada yapılan değişiklikler ise şöyleydi:
1992'nin Haziran ayında kapatılan partilerin aynı adla yeniden kurulmasını önleyen yasa kaldırıldı. Bu olayın ardından CHP, MHP, AP ve DP yeniden kuruldu. AP, kurulmasından birkaç gün sonra kendini feshederek DYP'ye katıldı.
MÇP, kendini feshederek MHP'ye katıldı.
17 Nisan 1993 günü Türkiye, cumhurbaşkanını kaybetti. Turgut Özal'ın vefatının ardından TBMM'de yapılan oylamada başbakan Süleyman Demirel, cumhurbaşkanı seçildi.
Süleyman Demrel'in cumhurbaşkanı olmasının ardından iktidarın büyük ortağı DYP'nin gerçekleştirdiği kurultayda Tansu Çiller, genel başkan oldu ve dolayısıyla başbakan olarak SHP ile yeni bir koalisyon kurdu.
1995'in ilk aylarında kendini fesheden SHP, CHP'ye katıldı ve CHP, böylece DYP ile koalisyon ortağı oldu. DYP ile CHP, 1996 yılında yapılması gereken seçimleri, erkene çekme konusunda anlaştı.
24 Aralık 1995 tarihinde milletvekili seçimleri gerçekleştirildi ve seçimin galibi, Refah Partisi oldu. Ancak meclise girme hakkı elde eden partilerden hiçbiri, tek başına iktidar olacak sayıda sandalyeye sahip değildi. Uzunca süren görüşmeler ise sonuca varamadı ve hükumet bir türlü kurulamadı.
6 Mart 1996'da Mesut Yılmaz başbakan oldu ve ANAP-DYP koalisyon hükumeti kuruldu. Ancak bu hükumet için gerçekleştirilen güven oylaması, Refah Partisi tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşındı ve ANAP-DYP hükumeti, haziran ayında düştü.
28 Haziran 1996'da Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında RP-DYP hükumeti kuruldu. Bu hükumet de Refah Partisi hakkında kapatma davası açılması neticesinde Erbakan'ın istifa etmesiyle dağıldı.
30 Haziran 1997'de Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında ANAP-DSP-DTP üçlü koalisyon hükumeti kuruldu.
Üçlü koalisyon da anlaşmazlıklar neticesinde 1999'un ocak ayında dağıldı ve diğer partilerin desteği ile DSP, azınlık hükumeti kurdu. Azınlık hükumeti de geçici olarak görevde olduğunu söyleyerek 2000'de yapılması gereken seçimler, 18 Nisan 1999'a çekildi.
1995-1999 döneminde Anayasa değişikliği yapılmadı.
1999 milletvekilleri seçimlerinin galibi, DSP oldu. Hiçbir parti tek başına iktidar olamadığı için, yine koalisyon kuruldu. DSP-MHP-ANAP koalisyonu, 28 Mayıs 1999'da göreve başladı.
1999 seçimlerinin ardından Anayasa'da şu değişiklikler yapıldı:
2000 yılında Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığındaki görev süresi doldu ve TBMM, yaptığı seçimle Anayasa Mahkemesi'ne de bir dönem başkanlık etmiş olan Ahmet Necdet Sezer'i cumhurbaşkanlığına getirdi. Ancak kısa bir süre sonra yaşanan anlaşmazlıklar ve dış ülkelerde yaşanan bazı olumsuz gelişmeler, ülkeyi ekonomik krize sürükledi.
Krizin ağır faturası altında ezilen halk da erken seçimde diretince 2004'te yapılması gereken seçimler, 3 Kasım 2002'de gerçekleştirildi.
2002 milletvekili seçimlerinin sonuçları şaşırtıcıydı. Ak Parti tek başına iktidar, CHP de muhalefet partisi olmuştu. Türkiye'deki bütün diğer siyasi partiler ise, %10 barajını geçememiş ve meclis dışı kalmışlardı.
2002 seçimlerinin ardından gerçekleşen Anayasa değişiklikleri şöyleydi:
2007 yılında cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi doldu. Sonrasında TBMM'de gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP, meclise grup olarak gelmeyince oylama için yeter sayı olan 367 sağlanamadı ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ertelendi. Öncelikle milletvekili seçimlerinin yapılmasına karar verildi.
22 Temmuz 2007 seçimleri, ülkemizde 1977'den beri gerçekleştirilen ilk "tam zamanında seçim" oldu. Ak Parti, bu seçimlerde ikinci kez tek başına iktidar olurken CHP, MHP ve DTP ise muhalefet partileri olarak meclisteydiler.
28 Ağustos 2007'de yenilenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu kez MHP aday çıkarıp oylamaya katılınca, toplantı yeter sayısı sağlanmış oldu. Neticesinde de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, cumhurbaşkanı oldu. Ancak, bir taraftan da "artık cumhurbaşkanını halk seçsin" söylemleri de arttı.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yönelik Anayasa değişikliği oylaması, TBMM'de 550 milletveklinin 370'nin oyunu aldı ve referanduma gitti.
21 Ekim 2007'de gerçekleştirilen referandumda oylanan değişiklik paketi, %69 evet oyuyla yürürlüğe girdi:
2010'da bir değişiklik paketi daha referanduma sunuldu ve %57,9 evet oyuyla kabul edildi:
2012'de yapılması gereken seçimler, 12 Haziran 2011'de gerçekleştirildi ve seçimin galibi yine Ak Parti'ydi. Ak Parti, üçüncü kez tek başına iktidar oldu.
Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olma isteği, artık çok fazla konuşuluyordu. 2014 yılında Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığındaki görevi sona erdi ve arkasından yapılan ilk halk oylu cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi Erdoğan oldu.
Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasının ardından başbakan ve Ak Parti genel başkanı, Ahmet Davutoğlu oldu.
Davutoğlu hükumeti, 2016'da gerçekleşmesi gereken milletvekili seçimlerini erkene aldı.
7 Haziran 2015'te gerçekleşen milletvekili seçimlerini yine Ak Parti kazanmıştı. Ancak Ak Parti, 258 sandalye kazanarak meclisin yarısından az bir çoğunluğa sahipti. Neticesinde başlayan koalisyon görüşmeleri, bir türlü sonuçlanamadı ve geçici hükumet kurularak 1 Kasım 2015'te tekrar seçime gidildi.
Kasım 2015 seçimlerinde Ak Parti, 317 sandalye kazanarak dördüncü kez tek başına iktidar oldu. Ancak, bu kez de "sistem koalisyonları zorluyor, iki turlu seçim ve başkanlık sistemi gelmeli" cümleleri; mecliste fazlasıyla yankılanmaya başladı.
Tartışmaların arasında Ahmet Davutoğlu, 2016 yılı ortalarında başbakanlıktan istifa etti. Ardından koltuğu, Binali Yıldırım devraldı.
Yıldırım ve Erdoğan, başkanlık sistemi tartışmalarını yeniden alevlendirdiler. (Tabi bu sistem, aslında Turgut Özal, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Besim Tibuk gibi siyasetçiler tarafından daha önceleri de dillendirilmişti)
Devlet Bahçeli'nin de desteklediği yeni sistemle ilgili Anayasa teklifi, 2017'de meclise geldi. Referandum yeter sayısına ulaşıldı ve 16 Nisan günü halk oyuna sunuldu. %51,4 evet oyuyla kabul edilen değişiklikler şöyleydi:
2017 referandumundan bu yana Anayasa değişikliği olmadıysa da pek çok STK ve siyasi parti, farklı farklı taslaklarla "yeni Anayasa" söylemini canlı tutmakta.