top of page

Milli Mücadelenin Ateşinin Yakıldığı Yer: Kartal İstimbotu Geldikleri gibi giderler!

Birinci Dünya Savaşı sona ermiş ve Anadolu’da savaş nedeniyle teşkil edilen ordu karargahları birer birer lağvediliyordu. O dönem tümen komutanı olan Mustafa Kemal, İstanbul’a dönmek için Adana’dan trene biner. İki günden fazla süren yolculuk boyunca molalarda halkla sohbet etme imkanı bulan Mustafa Kemal yok olma aşamasına gelmiş bir milletin duygularını ve fikirlerini gözlemler. Yıllarca cephede edindiği deneyimler ve askeri dehası ile edindiği gözlemleri birleştirir, biriken öfkesini içine atar. Yolculuk boyunca işgal altında olan İstanbul’u düşünür. Karşılaşacağı manzarayı düşündüğünde içindeki öfke daha da büyür.


Kara tren Haydarpaşa’ya vardığında takvimler 13 Kasım 1918 Çarşamba’yı göstermektedir. Yorgun bir biçimde öğle saatlerinde trenden iner. Tören mangası ile karşılanır. Karşılamaya gelenler arasında yakın dostu Dr. Râsim Ferid’de vardır. Gardan Galata’ya geçmek için iskeleye doğru çıktıklarında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan işgal donanmasına ait yüzer birlikler demirleme mevkiilerine intikal için Haydarpaşa önünden geçmektedir. Bu intikal nedeniyle Fransız’ların kontrolünde olan Boğaz’da harici deniz trafiği durdurulmuştur.  Mustafa Kemal ve dostu Dr. Râsim Ferid rıhtımdan hüzünlü gözlerle işgal donanmasını izlerler. İki saatlik bir bekleyişten sonra  iskelede  bekleyen Fransız’lara ait Enterprise (sonradan Kartal) istimbotu  Mustafa Kemal’i, Pera Palas Oteli’ne götürmek için Haydarpaşa’dan Galata’ya hareket eder. Kartal İstimbotu, tüm heybeti ile demirlemiş olan işgal donanmasına ait savaş gemilerinin arasından geçerek boğazda yol alır.  Atatürk’ün yaveri Cevad Abbas bu hüzünlü geçiş anını şöyle anlatır:


“Atatürk ile askeri ulaşımın köhne bir motoru ile deniz ortasında yaslanan bir çelik ormanının içinden geçiyorduk. Atatürk’ün zarif dudaklarından ‘Geldikleri gibi giderler!’ cümlesini işittiğim zaman, mütarekenin doğurduğu derin ve elemli ümitsizliği derhal unutmuştum.”



 

“Geldikleri gibi giderler!” sözü büyük bir destana sahne olan Kurtuluş Savaşımızın denizcilik deyimi ile işaret fişeği olur. Bugün tarihimizin bu kara dönemine dönüp baktığımızda bu söz milli mücadele ateşini yakan kıvılcımdır. Daha önce kaleme aldığımız bu işgale isyan eden Süleyman Nazif’in “Kara Bir Gün” adlı yazısında (https://www.kamusozu.com/post/kara-bir-gün)  koca imparatorluğun tarihindeki en karanlık ve utanç verici anlar olarak tasvir ettiği işgal uygulamaları sadece Süleyman Nazif gibi vatansever aydınlarımızda değil Mustafa Kemal gibi vatanına aşık komutanlarda da öfke ile beraber intikam duyguları var ediyordu.

 

Peki işgal donanmasının arasından  süzülerek geçen ve bu efsane sözün söylenerek milli mücadelenin esas başladığı yer olan Kartal İstimbotu ne haldeydi? Maalesef tarihimize tanıklık etmiş olan, milli mücadele destanını tüm detaylarıyla gelecek nesillere anlatacak mekan ve objelere karşı ülke olarak sicil kaydımız çok iyi değil. Bandırma Vapuru, Alemdar, Savarona, Nusrat gibi onlarca örnek bu kötü sicilin itirafıdır.

 

Kartal İstimbotu; 1911’de Rotterdam’da bir tersanede Fransızlar için Enterprise ismi ile inşa edilerek denize indirilir. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Fransız Deniz Kuvvetleri tarafından el koyulan istimbot, bu dönemde Ege-Doğu Akdeniz bölgesinde kullanılır. Mondros Ateşkesi sırasında İstanbul’da bulunur. Milli Mücadele kazanılınca Enterprise, Seyr-i Sefain idaresince satın alınır ve Kartal ismi verilir. O artık olması gerektiği gibi bir Türk gemisidir. Yıllarca Haliç’te römorkör olarak kullanılır. Zaman zaman Başbakan İsmet İnönü’nün Heybeliada’daki yazlık evine vasıta olarak kullanılır ve 70’li yıllarda hizmetten ayrılarak çürümeye terk edilir.

 

Sadece yarım saat süren milli mücadele simgesi sözün söylendiği efsane deniz yolculuğunun esas tanığı olan Kartal İstimbotu, günümüze kadar hayatta kalabilmiş, hurda vaziyette tarihine atıfla Tuzla’da denizden ayrılmaya ve jilete gitmeye direnir.

 

Tarihçi gazeteci Gökhan Karakaş’ın Kasım 2016’da denizci Arif Ertik ile birlikte Tuzla’da ıssız bir koyda yarı batık halde bulduğu Kartal İstimbotu, denizden içindeki 30 ton su ile 20 ton kaya tahliye edilerek restorasyon çalışmaları için  tersaneye çekilir. İstimbotun müzeye dönüştürülmesi için "Kartal İstimbotunu Kurtarma ve Yaşatma Platformu" kurulur. Geçen hafta kendi tarihlerinde bir dipnot olan muhribin müze olması için gösterilen gayreti konu edindiğimiz (https://www.kamusozu.com/post/gölcük-ten-jacksonville-e-bir-muhrip-hikayesi) USS Orleck (TCG Yücetepe)’nin müze olma sürecinde önemli rol oynayan Emekli Amiral Cem Gürdeniz başkanlığında kurulan bu sivil toplum platformu tarafından restorasyon çalışmaları yapılır.





Restorasyonun ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilen Kartal İstimbotu, İstanbul Tersanesi’nde korunmaktadır. Bir yıl gibi kısa bir sürede onlarca gönüllü yardımı ile restore edilen ve İstanbul’un o karanlık işgal günlerinden bugüne kalan milli mücadelenin tek simgesi olan Kartal İstimbotu, kendisi için ayrılan Beşiktaş Deniz Müzesi önündeki alanda sergilendiğinde, Kurtuluş Savaşımıza ait İstanbul’un en önemli bir kaç eserinden biri olacak ve ülkemizin Dünya’ya vereceği en önemli “Bağımsızlık” mesajlarından biri olarak “Geldikleri gibi giderler!” sözünün söylendiği Boğaziçi’nde hak ettiği değeri alacaktır.



 

 

478 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page