top of page

BÖREKÇİ ALİ: HALKA AÇIK SON İDAM....

İdam cezası bütün milletlerin ceza hukuklarında binlerce yıldır kullanılan etkili bir infaz şekli. Toplumda ağır suç işleyenlerin nasıl bir eza içinde cezalandırıldığının toplum önünde gösterilmesi ya da “ibret-i alem” olması, otoritenin şaşaalı biçimde sergilenmesine duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığı ileri sürülür.


Halka açık meydanlarda infazın yapılması toplumların hafızalarında silinmez anılara dönüşmüştür. Bu silinmez anılardan biri de babamın bana anlattığı Börekçi Ali’nin Eminönü’nde idam edilmesiydi. Babamın gençliğinde “ibret-i alem” için idam edilen zamanın en kan dondurucu cinayetinin faili Ali’nin idamını izlediğini söylediğinde eski zaman insanlarının çok duygusuz olduğunu düşünmeden edememiştim.


Aziz Nesin 1973’te kaleme aldığı Surnâme’de 1957 yılında idam edilen Berber Hayri’nin cezaevindeki değişimini ve asılma şenliğini konu edinir. Şenlik evet yanlış okumadınız şenlik. Devletin bir cezalandırma biçimi ve güç gösterisi olarak düzenlediği infaz halk tarafından bir şenlik atmosferine dönüştürülür, şenlik olarak algılanırdı.


Ülkemizde 1920’de Büyük Meclis’in kuruluşundan, 1984’te ölüm cezalarının fiilen kaldırılmasına kadar geçen altmış dört yıllık dönemde, TBMM tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen ölüm cezası kararı sayısı yedi yüz on ikidir. Halka açık idamlar 1965 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenleme ile kaldırılır. Halka açık şekilde asılan son kişi Börekçi Ali’dir.


Beşiktaş Sinanpaşa’da oturanlar 27 Eylül 1955 sabahı kesif bir yanık et kokusu ile güne uyanırlar. Koku, Börekçi Ali’nin dükkanından geliyordu. Polis çağırılır ama bir şey bulunamaz ve fırın mühürlenir. Akşama doğru ise Beşiktaş sahilinde içinde yanık insan bedenleri olan bir olan bir çuval bulunur. Karaya vuran bu çuvaldaki bedenlere ait diğer parçalar da civarda tespit edilir. İnsanlar dehşete düşerler...


Sabah duyulan yanık et kokusu üzerine mühürlenen dükkan, tüm dikkatleri ortalarda görünmeyen ünlü börekçi Ali Ünver’e yöneltir. Börekçi Ali için acil arama emri çıkarılır.


Nazi kamplarındaki vahşeti andıran bu korkunç cinayet basında çok büyük yer bulur. Nitekim Börekçi Ali daha fazla kaçamaz ve dört gün sonra 1 ekim 1955 günü Yalova Gacık Köyünde yakalanır.



İlk ifadesinde; Tahtakale’den iki çuval tüccarını çağırdığını, onlara çok parayla gelmelerini söylediğini anlatan Börekçi Ali, çuvalları görmek için dükkanın alt katına inen Ahmet Seyit Tahiroğlu ve Tahsis Yayla’yı başlarına vurduğu kürek darbeleriyle öldürmüş, kurbanlarının ceplerindeki parayı almış ve cesetleri yok etmek maksadıyla fırında yakmıştı.


Cinayeti hunharca kılan başka bir detay da katilin “Genç olanı ölü olmayabilirdi, fırında kıpırdıyordu. Zaten az paraları varmış, bilsem bu kadar paraya bu işe girmezdim ” ifadesidir.


Davanın ilk duruşması 6 Şubat 1956’da görülür. Dava boyunca sessiz kalan ve garip davranışlarda bulunan Börekçi Ali, akli meleke kontrolü için adli tabipliğe sevk edilir. Yapılan muayene sonrası “Akli melekeleri yerindedir” raporu verilir. Avukatının “Müvekkilimin akli sorunu olmasa da sağlık sorunları vardır, iki kişiyi denize atacak güçte değildir” şeklindeki savunması, davalının tutarsız ifadeleri ve kimi maddi hatalar (soyadının yanlış yazılması gibi) davanın uzamasına neden olur.


5 Mart 1957 günü dönemin meşhur polis şefi Vedat Sokullu’nun delilleri ve maktullerin kimliğini tespit eden Tahtakale esnafının ifadeleriyle Börekçi Ali için idam kararı verilir. İdam kararlarında kırılan kalem bu sefer Ağır Ceza Reisi Selman Yörük tarafından kırılmaz. Çünkü işlenen bu insanlık dışı cinayet, hapishanedeki diğer suçlulara bile korku saçmıştır. İdam kararında kalemin kırılmaması hâkimin pişmanlık duymayacağı anlamına gelmekteydi.


O dönem Yassıada yargılamalarından dolayı Meclis yetkileri Milli Birlik Komitesi’ndeydi. Komite 21 Aralık 1960 tarihinde Börekçi Ali’nin de olduğu birçok idama onay verir. 24 Aralık günü sabaha karşı katilin hücresinin kapısında cezaevi müdürü, zabıt kâtibi, imam, dava hâkimi, savcı ve gardiyanlar beklemekteydi. Börekçi Ali “Hani af vardı? Cemal Paşa’ya mektup yazmıştım yanıtını beklememiz lazım, böyle bir şey olamaz,” deyip ilk başta bağırıp çağırır ve direnir ancak zorla askeri bir kamyonete bindirilir ve Saat 04:25’te Eminönü Meydanı’nda kurulan darağacına getirilir. Baş cellat ve yardımcısı (daha sonra Adnan Menderes’in celladı olacak Kemal Aysan) meydanda binlerce kişinin önünde hazır beklemekteydi.



Sarhoş olan baş cellat (kim bilir belki de bu zorlu görev için sarhoş olmalarına göz yumuluyordu) ilmeği Börekçi Ali’nin boynuna geçirmekte zorlanınca katil, “Allah bile asılmamı istemiyor,” demiş ancak Komiser Muzaffer Acar ilmeği Börekçi Ali’nin boynuna bizzat geçirmişti. Babamın söylediğine göre son sözlerini isteyen savcıya küfretmişti. Katilin darağacında ölmesi yedi dakikayı bulur. İnfaz sonrası mahkûmun cesedi tam beş buçuk saat meydanda bekletilir ve sonrasında defnedilir. Böylece Aziz Nesin’in eleştirel ifadesiyle “şenlik” son bulur. Börekçi Ali, halk huzurunda idam edilen son kişi olarak Ceza hukuku tarihinde özel bir sayfa olarak yer alır...





401 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page