2035 yılına kadar olan dönemi kapsayan Ulusal Enerji Planı, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin enerji üretimini artırırken, özellikle güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinde yükseliş taahhüt ediyor.
Türkiye’nin 2020'de toplam 95,9 GW olan elektrik kurulu gücünün 2035 yılında 189,7 GW’a yükselmesi bekleniyor. Bunda yenilenebilir enerji kaynaklarının payının da yüzde 52’den yüzde 64,7’ye çıkacağı belirtiliyor.
Elektrik üretiminde ise 2035 yılına kadar kesintili yenilenebilir enerjinin payının yüzde 34,2’ye, yenilenebilir enerji kaynaklarının yüzde 54,7’ye yükselmesi öngörülüyor.
Elektrik üretiminde yakıta bağımlı olmayan güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji sistemleri, güneşsiz ya da rüzgarsız dönemlerde elektrik üretemiyor, bu yüzden de kesintili-kesintisiz ayrımı yapılıyor.
Elektrik tüketiminin anında karşılanması gerektiği için elektrik üretimindeki ani düşüşler ve artışlar bir başka santral ile dengeleniyor. Bunun da tam kapsamlı bir geçişin önünde engel olduğu iddia ediliyor.
Ancak enerji uzmanları gittikçe ucuzlayan ve gelişen depolama teknolojilerine, enerji talebi yönetimine ve akıllı şebeke uygulamalarına işaret ederek bu argümanın hızla çürütüldüğünü söylüyor.
Ember gibi düşünce kuruluşları Türkiye’de yenilenebilir enerji üretimindeki istikrarlı artışın rüzgar enerjisi öncülüğünde devam ettiğini, Türkiye’nin üretimdeki yaklaşık yüzde 11’lik rüzgar payı ile G20 ülkelerinden önde yer aldığını tespit ediyor.
Ancak Türkiye’nin güneş enerjisi payı açısından, Polonya ve Ukrayna gibi potansiyeli çok daha düşük olan ülkelerle benzer seviyede olduğuna ve burada beklenenin altında performans gösterdiğine de dikkat çekiliyor.
Rüzgar ve güneşin dışındaki yenilenebilir enerji kaynakları için kurulu güç hedefleri, hidroelektrikte 35,1 GW, jeotermal ve biyokütlede ise 5,1 GW diye sıralanıyor.
Türkiye’nin elektrik kurulu gücünde, inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne ilave olarak, yeni nükleer enerji santrallerine de ihtiyaç duyulduğu aktarılıyor.
2035 yılına kadar sistemdeki toplam nükleer enerji santrali kurulu gücünün 7,2 GW’a ulaşması hedefleniyor.
Türkiye neden güneş ve rüzgar enerji kapasitesini tam olarak kullanmıyor?
Türkiye’nin geçen yıl düzenlenen COP27 iklim zirvesinde açıkladığı iklim hedefine bakıldığında, 2020’de 524 milyon ton olan sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 32 artışla 693 milyon tona çıkacağı, ancak 2038 yılından sonra düşüşe geçeceği görülüyor.
İklim politikalarını takip eden sivil toplum ve düşünce kuruluşları, 2053 net sıfır sera gazı emisyonu hedefine ulaşmak için yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin hızlanması gerektiğini vurguluyor.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels) Kampanyacısı Duygu Kutluay, Türkiye’nin son yıllarda rüzgar ve güneş gelişimine hız vererek dünyada önemli bir konuma geldiğini, ancak fosil yakıtlardan çıkış iradesi olmamasının yenilenebilir enerjiye dayalı bir ekonomiye geçişi zor duruma soktuğunu söylüyor.
Kutluay, “Etrafımıza baktığımızda hala çatılarımız boş. Yerinde üretimin faydalarından halkın geniş kesimlerinin yararlanabilmesi için olanak sağlayan kooperatif modelinin örnekleri hayata geçmekte zorlanıyor. Mevzuatta, finansmanda ve bürokraside öngörülemezlik küçük yatırımcıyı zor durumda bırakmaya devam ediyor” diyor.
Yeni binaların güneş enerjisine uygun inşa edilmesi, kamu binaları ve işyerlerinin çatısına güneş paneli zorunluluğu gelmesi, belediyelerin yenilenebilir enerji projelerindeki izin süreçlerinin kolaylaştırılması gibi atılabilecek adımlara dikkat çeken Kutluay, yenilenebilir enerjinin esnekliğinden de söz ediyor.
“Tarım Güneş Enerjisi Santrali (GES) sistemleri, doğal yaşam koridorları ile uyumlu kurulumlar, yüzer GES'ler dünyada giderek daha fazla örneklerini gördüğümüz sistemler. Ayrıca bu sistemlerin ekosistemlere destek olabileceklerini de görüyoruz” diyen Kutluay şöyle devam ediyor:
“Tarım GES uygulamalarının verimi artırdığı ürünler veya yüzer GES uygulamalarının buharlaşmanın önüne geçmesiyle hem su kaynaklarını koruması hem de bir sera gazı olan su buharının atmosfere karışmasının önüne geçmesi gibi faydalar var.”
Kutluay aynı zamanda Türkiye’de sadece açık madencilik yapılan kömür sahalarının güneş panelleri ile donatılmasının yaklaşık 7 milyon hanenin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini söylüyor.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ember Elektrik ve İklim Veri Analisti Ufuk Alparslan ise Türkiye’nin güneş enerjisinde kapasite artışına giderken çatı üstü ve yüzer güneş santrallerinin önünü açmak için herhangi bir politikası olmadığına dikkat çekiyor.
Kaynak: BBC Türkçe