Sn. Mahfi Eğilmez 'in kaynakta belirtilen yazısından alınmış ve kısaltılmıştır.
...
Bizdeki geçerli uygulama Merkez Bankası’nın bankalara bir hafta vadeli, repo karşılığı kredi vermesi biçimindedir.
Bu krediye uygulanan faize politika faizi deniyor.
TCMB’nin son olarak artırıp yüzde 30’a yükselttiği politika faizi bankalara verdiği haftalık borcun yıllık faiz oranıdır.
TCMB’nin yaptığı politika faizi artırımının iki anlamı vardır:
(1) TCMB, bundan böyle bankalara haftalık krediyi yıllık yüzde 25 yerine yüzde 30 faizle verecektir. Yani bankaların kaynak maliyeti yükselecektir. Bununla birlikte bankaların TCMB’den sağladığı fon miktarı toplam kaynaklarında oransal olarak düşük bir yer tuttuğu için bu faiz artışının banka maliyetlerine olumsuz katkısı sınırlıdır.
(2) TCMB, politika faizini artırdığında gelecekte enflasyonun yüksek seyredeceği tahmininde bulunduğu ve onu frenlemeye yönelik önlem almaya devam edeceği mesajını vermiş olur.
Bu mesajın amacı enflasyona karşı önlem alındığını vurgulayarak geleceğe ilişkin beklentileri olumlu yönde etkilemeye çalışmaktır.
Politika faizi artırılmasından beklenen asıl etki, yaratılmaya çalışılan bu beklenti değişikliğidir.
Bankalar, merkez bankasının faiz artırması sonucunda kaynaklarında ortaya çıkan maliyet artışını ve gelecekte enflasyonun yükseleceği sinyalini dikkate alarak kredi faizlerini yukarıya çekerken bir yandan da rekabet koşullarını dikkate alarak mevduat müşterilerini kaçırmamak için mevduat faizlerini yükseltirler.
Bunların olabilmesi için bankalara faiz ve zorunlu karşılıklar dışında müdahale olmaması gerekir.
Eğer bankalara doğrudan ya da dolaylı müdahaleler söz konusuysa, örneğin kredilere sınırlamalar getirilmişse ya da bazı büyüklükleri aşmaları halinde düşük faizli devlet tahvili almaları gibi bir zorunluluk yüklenmişse bu sistem farklı çalışır.
O zaman bankaların aldığı kararlar ve uygulamalar burada anlattığımız tutarlılıkta olmayabilir.
Bankalara bu tür müdahaleler yapıldığında enflasyona göre hala oldukça düşük kalan mevduat faizleri ve olumsuz beklentilerin devam etmesi nedeniyle dövize talep sürmekte ve dolayısıyla TCMB faizi artırsa da kurlar gerilememektedir.
Kuşkusuz kurların gerilmemesinin ekonomiyle veya sosyal göstergelerle ilgili başka nedenleri de var.
TCMB’nin faizi artırmasına karşılık beklentilerin istendiği gibi değişmemesinin en önemli nedeni ekonomide geçmişte faiz konusunda sürekli iniş ve çıkışlar yaşamış, istikrarı ve konulan hedefi bir türlü tutturamamış olmamızdır.
Ekonomideki bu tür istikrarsız uygulamalar ve tutmayan hedefler beklentilerin olumluya dönmesini zorlaştırır. İnsanlar, alınan kararlardan çok geçmişte alınan kararların nasıl uygulandığına ve ne sonuç verdiğine bakarak beklenti oluştururlar.
Faiz, gerçekten beladır, yanlış yönlendirilirse tek başına ekonomiyi alt üst edebilir. Sonradan doğru yönlendirilse ve o yolda adımlar atılsa bile yanında mutlaka onu destekleyecek bir takım önlemler olması gerekir. Onlar eşlik etmiyorsa faiz konusunda doğru kararlar alınması tek başına ekonomiyi düzeltemez.
Kaynak: (https://www.mahfiegilmez.com/2023/09/faiz-gercek-bir-beladr.html)
Bankalara müdahale edilmemesi gerektiğini vurguladığı yerde Hükümetin Devlet bankaları eliyle İnşaat sektörüne destek için düşük faizli konut kredisi çalışmaları mevcut. Bu da cari faiz politikasına aykırı bir uygulama. Konut krizine çözüm bulma adına maalesef kur yine kurban edilecek. Mehmet Şimşek'in bunu kabul etse de verilen kredi miktarının bir şekilde şartların zorlastirilmasi ile limitli olacağını düşünüyorum. Aksi halde ekonomi ve faiz politikalarının doğrularının anlatıldığı bu yazıdaki menfi netice ile karşılaşılır.